◊ Sizi ağır bir gününüzde yakaladık. Bir reklam sineması için kamera karşısındasınız.

– Evet. Bugün Kiğılı’nın kış döneminin reklam sinemasını çekiyoruz. Hoş bir koleksiyon hazırladılar. O koleksiyonun reklam sineması var, daha sonra fotoğraf çekimleri yapılacak.

◊ Fakat yalnızca reklam yüzü değilsiniz bildiğim kadarıyla…

– Şöyle… Marka için bir sürü eser hazırlanıyor. Ben onların ortasından “Bu bu bu” diye seçim yapıyorum. Sonra üretim safhasına geçiliyor. Benim seçtiklerim, benim kreasyonum olarak isimlendiriliyor ve satışa o denli çıkıyor.

◊ Bu işbirliğinin devamı geleceği muhakkak miydi?

– Tabii geçen sene başlamıştık, seyahat devam ediyor. Hatta birinci sefer size söylüyorum; Oktay Kaynarca markası olarak bilhassa yurtdışında corner’larla başlayıp mağazalara dönüşecek bir zincire gidiyor sıkıntı.

UYGUN GİYİNMEYİ SEVİYORUM

◊ Biçiminizi beğenenler merakla bekleyecek artık…

– İnşallah. Onunla ilgili çalışmalar, altyapı hazırlıkları sürüyor. Sanıyorum 1 yıl içinde hayata geçer.

◊ Yalnızca ekip elbise mi üretecek markanız?

– Hayır, her şey var. Dömi klasik, spor, kadro elbise, kazak, triko… Aşağı üst bir erkeğin dolabında bulmak istediği her şeyi içeren bir koleksiyon yapacağız.

◊ Gündelik hayatta da giyim kuşama çok değer verir misiniz?

– Herkes için değerli bence giyim. Seviyorum iyi giyinmeyi.

KORONAYA RAĞMEN ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ

◊ “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” pandemi yüzünden planlanandan birkaç hafta evvel tatile girmişti. Yeni dönemi merakla bekleyenler var, çekimler başladı mı?

– Henüz başlamadı lakin herhalde 1 haftaya kadar başlar.

◊ Pandemi gözünüzü korkutmuyor mu?

– Bildiğiniz üzere biz daha en başında çok önemli bütçe ayırarak bir tedbir paketi hazırladık sette. O süreç boyunca hastanelerdeki hijyen disipliniyle çalıştık. Sette de kimseye bir şey olmadı Allah’a bin şükür. Yeniden bir şey olacağını sanmıyorum. Düzgün düşünelim.

◊ Ya iyi düşünmek yetmezse…

– Başa gelirse de yapacak bir şey yok, sonuçta çalışmak zorundayız. Beşerler mümkün olduğunca dikkatli halde çalışmak zorunda… Zira iktisat dönmeli. Bunu da vaktinde söylemiştim zati. Bir de benim hissettiğim şu, evet bulaşma tıpkı süratle hatta daha da artarak devam ediyor lakin galiba çok ağır etkileme suratı biraz düştü.

◊ Hatırı sayılır bir hayran kitleniz var. Onlarla ne kadar irtibatta, ne kadar iç içesiniz?

– Allah eksik etmesin, bu çok hoş bir his alışılmış… Ben çok severim insanların ortasına karışmayı, onları dinlemeyi, onlarla oturup kalkmayı… Zira biz aslında onların karşısına tekrar onları getiriyoruz. Bu yüzden de insanları iyi analiz etmemiz lazım. Onları heybenize atarsınız, daima heybenizde dururlar. Oyuncu, bir gün lazım olduğunda da onlardan birini sete taşır ya da birçoğunu karıştırıp farklı bir karakter ortaya çıkarır.

◊ Heybede bu kadar çok karakter varsa… Sizi bir gün o çok alıştığımız “ağır abi”nin dışında bir rolde de görürüz herhalde.

– Ben esasen daima farklı işler yapmayı istiyorum. Dikkat edin, geçmişte yaptığım bir sürü güldürü işi var. Mesela “Nuri” dizisi. Güldürü yapmayı da çok seviyorum. Lakin insanların aklında oynadığım sert karakterler kalıyor daima.

◊ Neden?

– İnsanlar sizi akıllarında kalan sahnelerle hatırlıyor. Onlar da bizim toplumumuzda genelde biraz babaerkil sahneler oluyor.

◊ Var mı ufukta sizi “ağır abi” imajından kurtaracak bir proje?

– Aslında biz bu yaz çok hoş bir romantik güldürü çekecektik. Fakat pandemi sürecinde yapamadık, ertelemek zorunda kaldık. Zira sinemaların ne olacağı aşikâr değildi. Çeksek de cebimizde tutmak çok gerçek gelmedi. Eskiyebilirdi kıssa zira. Tahminen seneye çekeriz.

AYAKLARIMI SUYA UZATIP UZUN UZUN DİNLENDİM

◊ Nasıl geçti yaz?

– Hiçbir şey yapmadım neredeyse. Bir-iki kitap okudum. Biraz ayaklarımı suya uzattım. Uzun uzun dinlendim, güç topladım. Zira çok yoruluyoruz. Bu sene de yeniden çok yorulacağız.

◊ Diyelim ki sabah uyandınız ve o gün ne çekiminiz var ne öbür bir işiniz… Nasıl geçer gün?

– Valla benim “Bugün kalktım, artık ne yapayım? Hiçbir işim yok” diyeceğim gün çok az. Ofisime giderim, devam eden işim dışındaki projelerimi değerlendiririm.

◊ Hobi yani… Hiç mi yok?

– Hobim de kalmadı neredeyse valla. Sanırım artık işim hobim oldu benim.

◊ Spor, müzik…

– Spora vakit bulamadığım için kendimi rahatsız hissediyorum açıkçası. Galiba sporu çok önemli ve disiplinli bir halde yine hayatıma sokmak zorundayım.

BÜYÜK BİR AİLE KURMAK İÇİN TELAŞLANIYORUM

◊ Altı çocuklu geniş bir ailede büyümüşsünüz. Geniş bir ailenin hasretini çekmiyor musunuz?

– Zaten geniş bir ailem var dediğiniz üzere. Kardeşlerim, kardeşlerimin çocukları, kuzenlerim… Daima geniş aile ortamı içindeyiz.

◊ Kendi ailenizi kurmanızı kastetmiştim ancak…

– Bu kadar çok çocuk sevip de çocuğumun olmaması yani… (Gülüyor) Ben daima tıpkı şeyi söylüyorum, kısmet.

◊ İstemiyor değilsiniz yani…

– Tam zıddı, çok istiyorum. Hatta çok büyük bir aile kurmak üzere telaşlarım var. “Çocuk yapın arkadaşlar, çocuk yapın” diye diye neredeyse bütün arkadaşlarıma çocuk yaptırmışımdır.

◊ Siz neden bu kadar ağırdan alıyorsunuz o vakit?

– Mesele, bir türlü kendimi toparlayamadım. İşten güçten ve ilgi manasında bir-iki başarısız teşebbüsten olsa gerek. Fakat pes etmiş değilim, benim hâlâ umudum var. (Gülüyor)

◊ “Ben iyi baba olurum da yanlışsız anne adayını bulamadım” mı diyorsunuz?

– Öyle değil, estağfurullah.

◊ “Anne adayı var da ben kendime güvenemiyorum” mu?

– (Gülüyor) İkisi de değil. Her bayan anne olmayı hak eder, her bayanın çocuğu olması lazım. Ancak benim “Çok iyi anlaşacağım, başımda hiçbir soru işareti bırakmayacak biri” sıkıntısını çözmem lazım.

◊ Neden bu kadar güç o insanı bulmak?

– Çünkü benim çok sıkıntı bir hayatım var. Ayrıyeten vakit ayırmak üzere bir sorunum… Itina göstermek zorundasınız. Gereken ihtimamın tamamını gösteremediğinde bunlara katlanabilecek bir anne adayı olmalı. Zira işi çok güç. Bunun için kimseye kıyamıyorum da diyebilirim.

TÜRKİYE’NİN DOĞU AKDENİZ POLİTİKASI ÇOK HAKIKAT

◊ Katıldığınız bir konferansı izleme fırsatı bulmuştum. Dünya sıkıntılarıyla de yakından ilgilisiniz.
– Oyuncu olarak dünyayla sorununuz olmak zorunda zati. Memleketini tanımayan dünyayı tanıyamaz. Hepimiz dünyaya entegre olmak zorundayız. Dünyaya entegre olmazsanız geri kalırsınız, lokal kalırsınız.
Yerellikten evrenselliğe geçişi becerebiliyorsanız kalıcı olursunuz. Mümkün olduğunca bunu anlatmaya çalışıyorum.
◊ Yalnızca oyunculuk açısından konuşmuyorsunuz…
– Hayır olağan ki, yalnızca bizim meslek için değil her meslek için geçerli bu. Evvel kendinizi, ailenizi, sonra etrafınızı, memleketinizi, ondan sonra da dünyayı tanımak zorundasınız.
◊ Dünyanın sorunu tıpkı vakitte bizim memleketin sorunu değil mi esasen?
– İnsanlık problemidir. Mesela geçenlerde toplumsal medyada yazdım, Doğu Akdeniz siyaseti ile ilgili şu anda yapılan her şeyin yanlışsız olduğuna inanıyorum. Katiyetle ardında duruyorum söylenenlerin.

GERINDEN KONUŞAN YOKSA DERT VAR DEMEKTİR

· Büyük bir hayran kitleniz var ancak vakit zaman tenkit bombardımanına da tutulabiliyorsunuz.
– Şuna inanıyorum, bir adamın gerisinden konuşulmuyorsa, bir adamın hiç düşmanı yoksa bir eza vardır. Bazen olur o denli şeyler, olmak da zorunda. Zira herkes tarafından ilgi görüyor olmak biraz sorun. Biraz duruşunuza karşı çıkan beşerler da olmalı.
· Reaksiyonlara kızmıyor musunuz?
– Genellikle gülümsüyorum.

YARIN “ÖMRÜN BU KADAR” DESELER TEŞEKKÜR EDERİM

◊ “Aza sahip olan değil çok isteyen fakirdir” diye bir paylaşım yapmışsınız Instagram’da… Günümüz şartlarında bu ne derece yanlışsız bilemedim…
– Doğru, çok isteyen yoksuldur. Zira çok istemek açgözlülüktür. Açgözlü insan da hayatı boyunca yoksul kalır. Bir de paylaşma sorunu çok kıymetli. Dünyanın kıymetli krizlerinden olağan ki biz de etkileniyoruz ülke olarak fakat herkesten daha az etkilenmiş görünüyoruz.
◊ Nasıl başarıyoruz?
– Yardımlaşma faktörü çok değerli ülkemizde. Dünyanın öbür hiçbir yerinde, sokağın başından geçerken bakıp da “Afiyet olsun” diyene “Gel kardeşim bir arada olsun” demezler.
◊ “Çok isteyen fakirdir” diyorduk…
– Size verdim İstanbul’un yarısını diyelim, ne yapacaksınız? Haydi oturup onları hesap edin. Hayatınız hesap etmekle geçecek. Bana nazaran zenginlik elinde olanla keyifli olmaya çalışmaktır.
◊ Mesela sizin isteyip de elde edemediğiniz hiçbir şey olmadı mı?
– Olmuştur olağan. Çok hoş bir hayatım oldu. Bunun için teşekkür ederim Allah’a… Yarın bir gün başıma bir şey gelse, “Ömrün bu kadar” deseler, yeniden teşekkür ederim.

ÇOCUK YAPMAYA BİR BAŞLARSAM DURMAM

◊ Hayal ettiğiniz, “Mutlaka şunu da yapmalıyım” dediğiniz bir şey var mı?
– Beş-altı tane çocuk yapayım diyorum. (Gülüyor) Canıma okusunlar sağdan soldan fırlayıp falan.
◊ Önemli misiniz?
– Evet. En çok da annem istiyor bunu valla…
Başımın etini yiyor “Hadi oğlum, haydi oğlum” diye. Bir başlarsam herhalde artık durmayacağım. O denli görünüyor. (Gülüyor)
◊ Var mı bir eş adayı?
– Allah biliyor. (Gülüyor) Hepimiz için güzeli inşallah.

Hürriyet