Direktörlüğünü Caner Alper ve Mehmet Binay’ın, yaratıcı yapımcılığını ve yapımcılığını Mine Şengöz’ün yaptığı, senaryosunu Yıldız Bayazıt ve Sema Kaygusuz’un yazdığı sinemada Bergen’i Farah Zeynep Abdullah canlandıracak.
Danışman takımı; sosyolog Meral Özbek, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, psikiyatr Cemal Dindar, edebiyatçı Murat Özyaşar ve edebiyatçı Yavuz Ekinci’den oluşan sinemada Bergen yalnızca kurban değil, müzisyen tarafıyla öne çıkan bir kahraman olarak anlatılacak.
BERGEN KİMDİR?
Asıl ismi Belgin Sarılmışer olan ünlü müzikçi, 16 Temmuz 1959’da Mersin’de dünyaya geldi. Şimdi 6 yaşındayken, annesi Sebahat Çakır ile babasının boşanması sonucu, 1966’da annesiyle Ankara’ya yerleşti.
Birinci öğretimini Yenimahalle Yunus Emre İlkokulunda tamamlayan Bergen, okulda mandolin çalarak, müzik söylüyordu. Bergen’in müziğe yeteneğini fark eden öğretmenleri, mezun olduktan sonra ünlü ismi konservatuvar okumaya teşvik etti.
Ankara Devlet Konservatuvarının imtihanlarına girerek, piyano kısmını birincilikle kazanan sanatçı, birinci iki yıl piyano ve viyolonsel eğitimi aldı.
Sanatçı, maddi imkansızlıklar sonucu okula devam edemedi, yaşını büyüterek bir müddet PTT’de çalıştı.
Resmi kayıtlara ve mezar taşına doğum tarihi 1958 olarak geçen Bergen, 1977’de eğlenmek için gittiği gece kulübünde arkadaşlarının ısrarıyla sahneye çıkarak “Batsın Bu Dünya”yı seslendirdi ve kulübün sahibi İlhan Feyman’dan teklif alarak, sahnelere adım attı.
Yaşadığı dertli periyodu 1988’de bir röportajda anlatan ünlü isim, “Aslında benim hayatım sahnelere çıkmak isteyenlere örnek olmalı. Konservatuvarın iki yılını muvaffakiyetle tamamlamıştım ve maddi imkansızlıklar yüzünden okuyamıyordum. Okulumu çaresizlikler içinde bırakarak PTT’de memur olarak çalışmaya başladım.” kelamlarıyla aktarmıştı.
1982’de “Şikayetim Var” albümünü müzikseverlerle buluştu.
Sahne ismini, Norveç’in “Bergen” kentinden etkilendiği için Bergen olarak belirleyen sanatçı, bir mühlet Küme Lokomotif orkestrasıyla sahne aldı.
Ünlü isim, dayısının oğlu Göksel Çakır ile 1977’de Mersin’de evlendi lakin 4 yıl evli kaldığı birinci eşinden 1981’de ayrıldı.
Yeteneğiyle yavaş yavaş ismini duyuran ve sahnelerin aranan ismi haline gelen Bergen, çalışmak üzere Ankara’dan Adana’ya gitti.
Sanatçı, Adana’da tanıştığı Halis Serbes’le bir yıl sonra nikah kıydı ancak nikahın geçersiz, Serbes’in de evli ve üç çocuklu olduğunu öğrendi.
Serbes’in birçok sefer şiddet uygulaması ve ortalarında yaşanan sorunlar hasebiyle Adana’dan Ankara’ya dönen Bergen, tekrar gece kulüplerinde sahne aldı.
Bergen, 1979’da Ankara Başşehir Gazinosu’nda Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses ve Müjde Ar’ın bulunduğu takımda uvertür sanatçı olarak sahne çıkmaya başladı, 1982’de ise Atlas Plak imzalı “Şikayetim Var” kasetini müzikseverlerle buluşturdu.
Halil Serbes’in kendisine uyguladığı şiddete karşın aşık olduğunu söyleyerek, 9 Ocak 1982’de resmi nikahla evlenen Bergen, tıpkı yıl 31 Ekim’de İzmir’de çalışırken eşinin azmettirmesi sonucu kezzap saldırısına uğradı. Sanatçı, akında tek gözünü kaybetti, bedeninin büyük bir kısmı da yandı.
Bergen, yaptığı bir açıklamada, yaşadığı acı anı şu sözlerle aktarmıştı: “O anda iki gözüm gitti. Yalnızca çığlıklar duyuyorum. Bir orta ‘suya götürün’ diyorlar. Yazgıya bak ki sular kesik. Su ip üzere akıyor. Üzerimdeki giysileri yırtıp her tarafımı sardılar. O an her yer çok karanlık, bir şey göremiyor, gözlerimi açamıyorum. Kısa bir müddet sonra takım arabası geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’ne götürdüler. Hastanede 45 gün kaldım, yara tedavisi gördüm.”
“Acıların Kadını” albümüyle büyük bir üne kavuştu
Olayın gazetelerde yayımlanması ve kamuoyunun dikkatini çekmesi üzerine estetik hekimi Onur Erol, sanatçıyı Ankara’ya getirerek, fiyatsız tedavi etti.
Erol, 2010’da verdiği bir röportajda Bergen’in yaşadığı kezzap saldırısının sonuçlarını şu sözlerle ifade etmişti:
“En az üç sefer ameliyat ettiğimi hatırlıyorum onu. Zira dokuların uygunlaşması, olgunlaşması aylar sürer bu tip yanıklarda. Zımparalama usulüyle Bergen’in derisini soymuştuk. Sağ gözü çıkmıştı, kapakları kapanmıyordu. Sonradan eklenecek protez için göz çukuru yaptım. Burun kanatları yok olmuştu, oraya kıkırdaklar kondu. Yüzüne kalçasından deri eklendi.”
Tedavinin akabinde bestekar Cengiz Özşeker’in ikna etmesi sonucu, sahnelere geri dönen sanatçı, 1985’e kadar Özşeker’in sahibi olduğu yerde dinleyicileriyle bir ortaya geldi.
Sanatçı, 1984’te Özşeker ile İzmir’de stüdyoya girerek, kısıtlı bir bütçeyle 12 şarkılılık “Kardeşiz Kader” isimli albümü hazırladı.
Yaşar Plakçılık’ın sahibi Yaşar Kekeva tarafından İstanbul’a davet edilen sanatçı 29 Mart 1985’te birinci defa İstanbullu müzikseverlerle buluştu.
Ünlü müzikçi, 1985’te Burhan Bayar’ın müzik direktörlüğünde “İnsan Severse” isimli long play albümünü hazırladı, 1986’nın sonlarında yaptığı “Acıların Kadını” albümüyle ise büyük ün kazandı.
Albümde yer alan İbrahim Tatlıses’in de daha evvel yorumladığı “Dertli Dertli” ve “Gülümse Biraz” isimli müziklerle “Benim İçin Üzülme”, “Sen Affetsen Ben Affetmem”, “Eller Aldı” ve “Kul Duası” başta olmak üzere albümün tüm müzikleri çok sevildi. O devir Sezen Aksu’nun “Git” albümünün 500 bin adet kaset kopyası satılırken, “Acıların Kadını”nın satılan kaset kopya sayısı 700 bine ulaştı. Albümün gördüğü ilgi üzerine, plak şirketi, sanatkara 1987’de “1986 Yılı Albümü En Çok Satan Arabesk Bayan Sanatçı” unvanıyla Altın Plak ve Altın Kaset mükafatı verdi
“Bergen çok bahadır bir kadın”
Vakit zaman Anadolu turnelerine de çıkan sanatçı, sahne çalışmalarına İstanbul’da devam etti.
Bergen, İdeal Erakalın’ın senaryosunu kaleme aldığı ve direktörlüğünü üstlendiği “Acıların Kadını” sinemasıyla 1987’de birinci defa kamera karşısına geçti. Sinemada Bergen’e Yalçın Gülhan, Asuman Arsan, Meral Niron, Bora Erdoğan ve Şahin Çelik’ten oluşan oyuncu takımı eşlik etti.
İdeal Erakalın 1986’da verdiği röportajda ünlü müzikçi için şu tabirleri kullanmıştı: “Bergen çok bahadır bir bayan. Başına gelen felakete karşılık çok enteresan bir kalbi ve kişiliği var. Sinemada bunu ön plana çıkarmaya çalıştım. Batılılar bizim çektiğimiz sahnelerde makyaja başvurur. Meğer biz bu sahneleri hayatın kendisinden temin ettik. Bir gözü ve yüzünün bir tarafı yok olmuş, bedeni kezzap yanıklarıyla dolu bir bayan. Gerçek hayattan bir bayan ve gerçek ömürden bir yüz. Bu durumda kamera karşısına geçmekten çekinmeyen Bergen’in cüretini şaşkınlıkla ve hürmetle karşılıyorum.”
“Hayatım ağlatan roman gibi”
Büyük bir hayran kitlesi bulunan Bergen, hayatında birinci ve son kere 16 Ocak 1987’de TRT’de gazeteci ve müellif Ergun Balcı’nın sunduğu “Musiki Maceramız” isimli programa konuk oldu.
Tıpkı yıl 10 müzikçiden toplam 13 müziğin yer aldığı “Süper Karışık” isimli albümünde “Mecburum” ve “Böyle Yazgıya Darılmaz mıyım” müziklerini yorumlayan müzikçi, konser için gittiği Adana’da, sahneye çıkarken, gazinonun fotoğrafçısı tarafından bıçaklandı.
Saldırıyı hafif yaralı olarak atlatan ve ayakta tedavi olduktan kısa mühlet sonra uygunlaşan Bergen, olayın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, Bulvar Gazetesi’ne verdiği röportajda şunları lisana getirmişti:
“Bu olay bana kasıtlı yapılmış bir şey değil. Bunu her vakit söyledim, yeniden söylüyorum. Gazino sahibiyle öbürleri ortasında olan mevzu. Benim talihsizliğim o an sahnede olmam. Herkes kocamın yaptığını sandı. Ben bunlara inanmıyorum. Natürel yeniden yıkıldım. Diyorum ya, hayatım roman üzere. Ancak ağlatan bir roman ve bu romanda bir sayfa daha açılmıştı. Ancak azmim ve uğraşlarım ile kendimi topladım.”
Bir periyot sahneyi bırakan sanatçı, Selami Şahin, Özer Şenay ve Cengiz Tekin’in yönetmenliklerinde sırasıyla “Onu da Yak Tanrım”, “Sevgimin Bedeli” ve “İstemiyorum” albümlerini çıkardı. Cezaevinden 1988’de çıkan Serbes ile yine barışan müzik ve sinema hayatını geride bırakan Bergen, 1989 nisan ayında kocasından boşandı. Tıpkı yılın haziran ayında sahneye dönen sanatçı, 1989’da vefatından evvel son albümü “Yıllar Affetmez”i müzikseverlerin beğenisine sundu.
Ağır bir ilgiyle karşılanan albümün tanıtım turnelerine başlayan sanatçı 14 Ağustos 1989’u 15 Ağustos’a bağlayan gece Adana Pozantı’da boşandığı eşi Serbes tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Sanatkarın cenazesi memleketi Mersin’de defnedildi.
Yurt içinde ve dışında konserler veren sanatçı, kısa ömrüne 5 longplay, 11 kaset, 129 müzik ve bir sinema sığdırmayı başardı.
Farklı ve güçlü sesiyle arabesk dünyasında iz bırakan Bergen’in vefatının akabinde, 1990’da “Giden Gençliğim” albümü yayınlandı ve albüm birinci çıktığı gün tükendi.
Pek çok arabesk ve nostalji konseptli albümlerin yanı sıra Bergen’in müzikleri Ceylan Ertem, Ebru Yaşar, Emrah, Funda Arar, Muazzez Ersoy ve Işın Karaca tarafından da yorumlandı.
Hürriyet
