Antalya’yı II. Attalos kurmuş. ‘Attalos yurdu’ manasına gelen ‘Attaleia’ ismi verilmiş; o isim günümüze kadar çeşitli değişikliklere uğramış ve nihayet Antalya olmuş. Kentin kurucusu olan Kral Attalos’u heykelinin Saat Kulesi’nin karşısına dikilmesi sırasında yaşanan tartışmalardan hatırlarsınız… Tarihi MÖ 150’lilere dayanan kentin çok varlıklı bir tarihi var. Bunda pozisyonunun tesiri büyük. Geçmişte Antalya’nın kuzeyine Pisidya, doğusuna ‘tüm kavimlerin ülkesi’ manasında Pamfilya, batısına da ‘ışık ülkesi’ manasında Likya denmiş. Hasebiyle kent kıymetli yolların kavşağında kurulup geliştiği için harikulade bir mirasın sahibi olmuş.

Gezginlerin durağı

Haçlılar için kıymetli bir liman olarak ‘kutsal topraklar’a giden yolda askerlere hizmet etmiş. Osmanlı topraklarına katılmasıysa Yıldırım Bayezid periyoduna denk geliyor. Kurtuluş Savaşı yıllarında iki sene kadar İtalyan işgali yaşamış. Antalya yalnızca artık beğenilen değil. Geçmişte de gezginlerin vazgeçilmez durakları ortasındaymış. 14. yüzyılda Antalya’yı ziyaret eden İbn-i Battuta, Güney Anadolu’nun bu en değerli limanından ihraç edilen limonlar yüzünden Mısır’da limona ‘adaliya’ denildiğini yazmış. 1671’de kente bu defa Evliya Çelebi gelmiş. Düden Nehri’nden akan suyun 200 çeşmeyi beslediğini, kent surlarının 4 bin 400 metre uzunluğa ve 80 kuleye sahip olduğunu yazmış.

Eski konutların hoşluğu

Surlar ne yazık ki tüm ihtişamıyla ulaşamamış günümüze. Lakin ayakta kalan kısmıyla içinde nostaljik bir Antalya yaşatıyor. Kentin en merkezi ve tanınan adresi olan Kaleiçi’ndeki surlarda Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı periyotları bir ortada. Kaleiçi’ndeki konutlarsa hem Antalya’nın geçmiş hayatı hakkında fikir veriyor hem de renkli sokaklarda yürüme fırsatı sunuyor. Yazların çok sıcak ve kışların ılık geçtiği Antalya’da meskenler yapılırken güneşi önlemek ve serinlik sağlamak birinci emel olmuş. Gölgeli taşlıklar ve avlular hava akımını kolaylaştırmak için yapılmış. Eski konutların büyük kısmı restore edildi. Otel, mesken, restoran, sanat atölyesi üzere farklı gayelerle kullanılıyor.

Görkemli Hadrian Kapısı

Kaleiçi’ne girişlerden birindeki görkemli Hadrian Kapısı özel ilgiyi hak ediyor. MS. 130’da Roma İmparatoru Hadrian’ın kenti ziyareti erdemine yaptırılmış. Vakitle kent surları kapının dış kısmını kapatınca uzun yıllar kullanılamamış. Kimi uzmanlar, günümüze kadar sağlam ulaşabilmesinde bunun da tesirini olduğunu söylüyor. Sur kalıntıları yıkılınca kapı ortaya çıkmış. Sütunları hariç büsbütün beyaz mermerden yapılan kapıdaki oyma ve kabartmalar çok hoş. Doya doya inceleyin, ayrıntılarda kaybolun.

Kentin simgesi Yivli Minare

Kaleiçi’nde yalnızca eski Antalya meskenleri değil birçok tarihi miras var. Keyhüsrev Medresesi, Karatay Medresesi, İskele Camii, Inhisarı Mahmut Paşa Camii ve Antalya’nın simgelerinden biri olan Yivli Minare. Antalya’daki birinci İslam yapıtlarından biri olan Yivli Minare’nin zarafetine hayran kalmamak mümkün değil. Esası kesme taştan, gövdesi tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılan bu Selçuklu yapıtının yüksekliği 38 metre.

Deposunda bir müzelik daha eser var

Antalya’nın merkezindeki müze inanılmaz bir koleksiyona konut sahipliği yapıyor. Müzekart ile girebilirsiniz. COVID-19 tedbirleri kapsamında maskeyle dolaşmanız gerek, girişte ateş ölçümü yapılıyor. Makul noktalara el dezenfektanları yerleştirilmiş. Eserler mağara zamanından başlayıp Osmanlı’ya kadar uzanan bir devri kapsıyor. Roma periyoduna ilişkin olanlar harika. Bilhassa heykel koleksiyonuyla Türkiye’nin en iyi birinci 5 müzesi ortasına girecek nitelikte. Lahit salonu da göz dolduran birçok modüle sahip. Diplomatik süreçlerin sonlandırılmasıyla 2017’de ülkemize iade edilen Herkül Lahdi de burada. Perge Antik Kenti’nden kaçırılan ve İsviçre’de ortaya çıkan lahit 2 bin 200 yaşında. Üzerinde, Herkül’ün 12 misyonunun tasvir edildiği kabartmalar var. Müze uzun uzun gezmeyi hak edecek zenginlikte. Kentin etrafında o kadar çok antik yerleşim var ki hafriyatlarda çıkarılan yapıtların hepsi sergilenemiyor bile… Hatta şu kadarını söyleyeyim, depolarda bekleyen yapıtlardan yeni bir müze kurulabilir. Müze ziyaretinin akabinde bahçedeki kafede bir mola vermeyi ihmal etmeyin. Etrafta gezinen tavus kuşları artık buranın simgesi üzere, tüm gün oradan oraya yürüyerek konuklara rengârenk bir selam veriyorlar.

Nerede kalınır?

Antalya’da kent içinde kalmayı tercih ederseniz, Kaleiçi’ndeki Casa Sur otel, 5 odalı zevkli bir adres. Şık döşenmiş odaları, kocaman bahçesi ve her adımda karşılaştığınız güler yüzlü hizmetiyle çok seveceksiniz. Pozisyonu, Antalya’daki kültür hazinesini keşfe çıkmak için de mutabakatlı plajlarında denizin tadını çıkarmak için de ideal…

Kemer’deki Maxx Royal, Antalya’nın en iyi otelleri listesinde benim birinci 3’ümde yer alır. Hatta Türkiye’nin en iyi resort otellerinden biri olduğunu söyleyebilirim. Her şey dahil konseptli olsa da kaliteyi daima yüksek tutmayı başarabilen yerlerden. Açık ve kapalı yüzme havuzları, su parkı, basketbol, tenis alanları başta olmak üzere spor dostu olması, çocuklara özel koyu, plajı, gece kulübü, SPA merkezi, kusursuz yemekleri ve dahasıyla hoş bir tatilden ne bekliyorsanız var.

Belek’teki Gloria Serenity’de ise yeşilin başrolde olduğu çok hoş bir tabiatta süit ya da villarda konaklayabiliyorsunuz. Dünya mutfaklarını tadabileceğiniz 8 farklı restoranı, gece cümbüşleri, SPA’sı ile tam bir şımarma adresi. Bilhassa golf sporuna meraklıysanız, gideceğiniz en hakikat adres. Üç farklı golf alanındaki toplam 45 delikle Türkiye’nin en büyük golf alanları da burada.

Nerede yemek yenir?

Antalya’nın imzası olmuş adreslerden biri 7 Mehmet Restoran. Şu anda üçüncü jenerasyonun bayrağı devraldığı bir yer. Mevsiminde kullandıkları meyve sebzelerle lezzet her vakit garanti; görüntü zati mükemmel. Et çeşitlerini, karamelize soğanlı favasını ve tam şu sıralar giderseniz yaz cacığını deneyin.

Şık bir akşam yemeği ve 5 duyuya hitap eden birbirinden hoş tabaklar için Kaleiçi’ndeki Seraser Restoran’a gidin.

Asmani Restoran evvel görüntüsü ve şık dizaynıyla gönül çeliyor. Ortam da yenen yemekler de övgüyü hak edecek cinsten. Türk ve dünya mutfağı lezzetlerini bir ortada sunuyorlar; suşi menüsü de var.

The Land of Legends’taki Nemo Restoran’ın ışıl ışıl atmosferi çok etkileyici. Tabaklarsa ortamdan daha etkileyici; rengarenk birer tablo üzere geliyor önünüze…

Kaleiçi’ndeki Pio, Latin Amerika’dan sokak lezzetleri, kömür ateşinde etleriyle ayrıcalıklı bir yer. Dekorasyonuyla da sunumlarıyla da genç, dinamik, rahat bir havası var.

Hürriyet