Ankara’ya 180, İstanbul’a 300 kilometre aradaki Seben’e günübirlik kanyon yürüyüşü için gidiyoruz. Daha Seben’e girmeden başlıyor fotoğraf molaları… Yolun her iki yanında sıralı kavak ağaçlarının yarattığı mükemmel görüntü günümüzün birinci sürprizi. Bir tarafta kolunda yerçekimine direnen, bir tarafta halı üzere yere serilmiş yapraklar. Biraz fotoğraf çekip yola devam ediyoruz.

Görünüm şahane

Akabinde bu yıl birincisi düzenlenen ve gelenekselleştirilmesi hedeflenen kanyon yürüyüşünün başlangıç noktası Musasofular Yaylası’ndaki yöresel kahvaltı sofrası… Günün ikinci sürprizi…

Yürüyüş kümesi önderinin “Batonunuzu almayı unutmayın! Dere yatağı geçişlerimizde yosun tutmuş taşlara dikkat edin! Yürüyüş esnasında birbirinize uzaklıklı durun!” ihtarlarıyla yürüyüş başlıyor…

Etrafımızı saran dik yamaçlar ve görünüm olağanüstü. Kanyonun müsait olduğu yerlerde dere yatağından, vakit zaman da yamaçlara çıkarak eğimli yerlerden yürüyoruz. Mevsim itibariyle su, taşkın akmıyor. Başlangıçtan itibaren yaklaşık 5 kilometrelik kısımda sular büsbütün çekilmiş. Bu durum bizi üzüyor elbette… Neyse ki ilerleyen kısımlarda suya kavuşuyoruz. Çağıl çağıl akmıyorsa da zalimce tükettiğimiz tabiattaki bu akan dere, yüreğimize su serpiyor adeta… Hatta kanyonun derinleştiği birtakım kısımlarda balıkların yüzdüğünü görmek bir epey sevindiriyor kümemizi. Seben Belediye Lideri Fatih Kavak da bizimle yürüyor ve rehberlik ediyor kümeye.

30 kilometrekarelik kanyon 10 kilometre boyunca uzanıyor. Kuzeyinde Aladağlar ve Kartalkaya Kayak Merkezi, doğusunda Nevruz Zirve, güneyinde Seben ilçesi ve batısında Seben Gölü var. Milyonlarca yılda suyun kireçtaşını aşındırmasıyla ortaya çıkmış vadiler ve peribacalarından oluşan kanyonun derinliği yer yer 300-350 metre. Amatörler de yürüyebiliyor.

Sık ağaçlıklar, birbirine geçmiş ağaç kısımları, çalılar önümüzü kesiyor yürürken. Geçişi güç yerlerde birbirimize tutunarak, bazen el ele vererek ilerliyoruz. Çalılara, kırılan kısım kesimlerine ve kayalara sürtünerek ufak tefek sıyrıklarla atlatıyoruz güç geçişleri…

Arkeolojik sit alanı

Kuzderesi mevsime özel ‘güz deresi’ olmuş güya, sonbaharın tüm hoşluğunu yansıtıyor. Vadi boyunca söğüt ağaçlarının sapsarı yaprakları göz kamaştırıyor. Bir de buna turuncudan kızıla renk geçişleriyle, ceviz, alıç, acı erik, kuşburnu, bölgeye has Korucuk fındığı ve öteki maki çeşitleri eklenince görsel şölen oluyor…

Kanyonun çıkış noktası Sofular Köyü’ne yaklaşırken dik yamaçlarda kaya mağaraların sayısı artıyor. Burası birçok medeniyete konut sahipliği yapmış 1’inci derece arkeolojik ve doğal sit alanı olarak da tescilli. Yürüyüşümüz Frigler devrinden kalma Solaklar Kayaevleri’nde sona eriyor.

NASIL GİDİLİR?

Bolu merkezden, Kıbrıscık ilçesi karayoluna devam edip 35’inci kilometrede Hocaş-Musasofular Yaylası istikametine dönüp 1.5 kilometre gideceksiniz.

Mağara meskenlerde kalınabiliyor

-Seben’in mahallî idaresi tarafından işletilen bungalov ve mağara meskenlerde konaklayın.

-Seben Gölü’nde ve etrafında pak yayla havasını doya doya içinize çekerek dolaşın.

-Hoçaş Köyü fosil ormanını seyahat planınıza alın.

Hürriyet