Mine Çayıroğlu’nun birinci set ile tanışması 1984’te “İmparator” sinemasıyla oluyor. TRT’de 1986 yılında yayınlanan unutulmaz dizi “Çalıkuşu”nda canlandırdığı Munise karakteri oyuncunun isminin duyulması ve hafızalara kazınmasını sağlıyor.
Çayıroğlu, setlere birinci adım atışını şöyle anlatıyor:
“Küçükken ayna karşısında daima değişik karakterlere bürünürdüm. Annemin kıyafetlerini giyinip oynardım.
Onlar içimde bir oyunculuk aşkı olduğunu düşünüp beni o formda yönlendirdiler. Birinci olarak 6 yaşımda ‘İmparator’ sinemasında oynadım. Ondan sonra benden şad kaldıklarını söylediler.
Selma Güneri bana çok takviye oldu ve elimden tutup setlere götürdü.
Onun etrafı de vardı. Bu formda başlamış oldum. Oyuncu olarak doğmuşum üzere geliyordu. O küçücük yaşımda kendimi şuurlu bir halde oyuncu üzere hissediyordum. Farkındalığım vardı. Bu ne kadar sağlıklı olağan, onu bilmiyorum.”
Oyuncu, tüm tanınmışlığa karşın şımarık bir çocuk olmadığının altını çiziyor:
“Yaşıtlarımdan farklı bir boyuttaydım ama bunu asla kullanmazdım.
Bu aile ve yaradılışla ilgili bir şey. Benim için oyunculuk yalnızca sevdiğim bir işti. Lakin sonuçta okula gittiğim vakit da Mine’ydim. Setteki dünyamı okula taşımadım.”
Albüm çıkarmak
mesleğime
ziyan vermedi
Mine Çayıroğlu, 2004’te birinci albümü “Zümrüt Gibi”yi çıkardı. Takipçileri, TV’de izledikleri o küçük kızın birdenbire büyüdüğünü “Zümrüt Gibi” müziğinin klibinde fark etti. Ünlü oyuncu, albümün ortaya çıkışını ise şöyle anlatıyor:
“Albüm, Mete Özgencil imzasına sahiptir. Sesim daha gelişmemişti ve birinci deneyimimdi. İşin mutfağına girip çalışmam gerekiyormuş. Bence müzikle oyunculuk birbirine çok uzak değil. Çok da hoş örneklerimiz var Zuhal Olcay üzere… Çocukluğumda Madonna’nın taklidini yapardım. Hiçbir vakit müzikten uzak büyümedim. Nilgün Serimoğlu’ndan şan dersleri almaya başladım. Serimoğlu bana farklı bir renk kattı. Beni, sesime inandırdı. Müzik söylemenin mesleğime ziyan verdiğini düşünmüyorum.”
Çayıroğlu, “İzleyici, ekranda izlediği kızın büyüdüğünü bu albümle mi fark etti?” sorusuna ise şu cevabı veriyor:
“Çocukluğumdan beri televizyondayım. Beni aileden biri olarak gördüler. Beşerler izledikleri o kişinin büyüdüğünü asla kabullenemiyor. Onu çocuk olarak seviyorlar… Sonrasında ise ‘kızımız elden gitti’ üzere bir niyete kapılıyorlar. Bunu da olağan karşılıyorum. Sonuçta büyüyoruz, oyuncuyuz ve her rolü oynamamız gerekiyor.”
Çayıroğlu, dünden bugüne çalıştığı oyuncular hakkında “Aydan Şener’den Türkan Şoray’a kadar çalıştığım kimseyi ayıramam. Ancak Zuhal Olcay’la alakam abla-kardeş üzeredir. Bazen görüşürüz, konuşuruz. Selma Güneri de bana çok sahip çıkmıştır” diyor.
Ergenlik dönemimde
çok sıkıcıydım
Çayıroğlu, 1997’de Londra’daki Guildford School of Acting’te üç yıl boyunca oyunculuk eğitimi alıyor. Okula hazırlanmasına Haluk Bilginer yardımcı oluyor: “Sırf İngiltere’deki okula girebilmek için Haluk Bilginer’den dersler aldım. Monolog ve tiratlara çalışmamda yardımcı oldu. Yurt dışındaki okulu onun sayesinde kazandım. Bu kesime alaylı başladım lakin sonrasında eğitimli oldum.”
Oyuncu, “Çocuk oyuncu olmanın hayatınıza bir artısı hiç oldu mu” sorusuna ise şu karşılığı veriyor:
“Yaşınızdan daha erken olgunlaşıyorsunuz. Ergenlik dönemimde çok sıkıcıydım. Yaş aldıkça çocuk ruhum ortaya çıktı. Çocukken olgunlaşmak zorundaydım. Zira daima büyük insanların yanındaydım. Setteki disiplinden, çocukluğumu tam manasıyla yaşayamadım. Fakat Şile’de muhakkak bir devir çok hoş bir çocukluk geçirdim. Ağaçların doruklarında geçen yaramaz bir çocukluk vaktim var. Sete ne vakit gitsem bir olgunluk çöküyordu üzerime. Artık o denli değilim. İş ciddiyetim doğal ki var ancak işin eğlenceli kısımlarına da bakıyorum. Sonuçta eğlenceli bir iş yapıyoruz.”
Altın dönemim
1997 yılına kadardı
43 yaşındaki oyuncu, bir müddettir ekranda yok. Mine Çayıroğlu, bunun kendi tercihi olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Bu dönemsel bir şey. İnanın yanıtını ben de bilmiyorum. Ben çalışmayı seven biriyim. Neden çalışmak istemeyeyim ki? Herkes altın çağını yaşar lakin bir periyodu de daha sakin geçer.”
Oyuncu, “Sizin altın çağınız ne vakitti?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“Çalıkuşu’ ile ‘Bizim Aile’ dizisine kadar olan mühlet… Yani 1997 yılına kadar… Çok kıymetli direktör ve oyuncularla çalıştım. Mesleğe küçük yaşta başladığım için hayatıma çok şey sığdırdım. Ömrüm yettiğince oyunculuğa devam edeceğim.”
Z jenerasyonu beni oyuncu olarak tanıyor
Mine Çayıroğlu, geçen yıl ekim ayında “Güne Bakanlar” isminde bir single yayınladı. Sakin bir hayat yaşayan oyuncu, bir gününü şöyle tanım ediyor:
“Anadolu yakasında yaşıyorum. Pandemiden ötürü daha hudutlu bir alan içindeyim. 11 yaşındaki oğlum Derin Deniz’in uzaktan eğitimi olduğu için onunla ilgileniyorum. Kitap okuyup sinema izliyorum. Müzik dinliyorum, kelam yazıyorum. Ayrıyeten fotoğrafla de ilgileniyorum. Sanatın her kısmını seviyorum. Pandemiden evvel yoga eğitmenliği dersleri de almıştım.”
Çayıroğlu ayrıyeten yenilenerek yaş aldığını söz ediyor:
“Derin Deniz’in doğumundan itibaren hayata daha olumlu bakıyorum.
Daha affediciyim. Evvelden unutmazdım hiçbir şeyi.
Artık çok üzerinde durmamaya çalışıyorum. Anı yaşıyorum. Daha sabırlı ve daha anlayışlı oldum.”
Oyuncu, “Z nesli sizi müziklerinizle mı yoksa oyunculuğunuzla mı tanıyor” sorusuna “Oyunculuğumla tabi ki” yanıtını veriyor.
Bitcoin ve Ethereum ne kadar?
Bitcoin ve Ethereum ne kadar?
Hürriyet
